Sabiha Gökçen Havalimanı’nda meydana gelen uçak kazasının ana nedeni kararsızlık. Havacılıkta karar vermekte gecikilen her dakika değil, her saniye kendi içinde onlarca riski taşır. Bu olayda da kulenin hızlı karar verip iniş için pist başı yönüne kararlı bir biçimde değiştirmemesi, kuyruk rüzgârının uçağını sürükleyeceğini bilen pilotun pas geçmek için bir türlü karar verememesi, facianın ana nedenini oluşturdu. Pilotun inatla inişi denemesinin sorumluluktaki yükü ağırlaştırdığını görüyoruz. Pilotun gereksiz cesareti kulenin de ‘Siz bir bakın arka rüzgâra bize de rapor edin’ demesi sistemin zaman kaybından başka bir şey değildir. Ayrıca pilot pistin ortasını geçtikten sonra teker koydu ve durma şansı hiç kalmadı.
UÇAK İNİŞTE DEĞİL KALKIŞTA GİBİYDİ

Uçaklar daima rüzgara karşı iner ve rüzgara karşı kalkarlar. Aerodinamik yapıları buna göre şekillendirilmiştir. Neredeyse uçak icat edildiği günden bu yana bu kural değişmemiştir. Elbette zaman zaman kuyruk rüzgarı olacaktır. Ama her uçağın kuyruk rüzgarına karşı limitleri vardır. Bu olayda limitlerin zorlandığı, hamlelerle gelen kuyruk rüzgarının itişi ile uçağın hızının arttığı, pilotun reverse açması yani motor freni, yavaşlamaya yetmemiştir. Yayınlanan görüntülerden de gördüğümüz uçağın inişe değil neredeyse kalkışa gittiği gibi hızlı bir akış göstermektedir.
UÇAK YA OTOYOLA SÜRÜKLENSEYDİ

Flapların görev yapmadığı, sürati azalmayan uçağın pist sonundan 30 metrelik çukura düşmesi belki de faciayı sınırlamıştır. Eğer pist sonu düz olsaydı ve uçak hızını kesemeyip otoyola sürüklenseydi ya da çevredeki yapılara çarpsaydı çok daha büyük bir facia olabilirdi. Yani çukur olması çok iyi olmamakla birlikte uçağı durduran bir özellik taşımıştır. Kaza kırım ekipleri, 737-800 uçağının imalatçısı Boeing’in raporları, çok daha karmaşık olmayan kazayı kısa sürede ortaya çıkaracaktır. Elbette en önemlisi Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki kaza kırım ekibinin vereceği rapor olacaktır.

YOLCULAR KEMERLERİ ERKEN Mİ ÇÖZDÜ?
Anlaşılan her uçuşta olduğu gibi yolcuların büyük kısmının kemerlerini erken çözdüğü ortaya çıktı. Tahliye sırasında uçak içindeki kargaşayı da yolcular oluşturdu. Uçağın imalat şemasındaki gibi üçe bölünmesi, başlangıç yangının kısa sürede bastırılması, inişe gelen uçağın yakıtının zaten az olması gibi faktörler ayrı ayrı değerlendirilecektir.
MEHMET NANE NİYE DETAY VERMEDİ

PEGASUS Hava Yolları CEO’su Mehmet Nane sesi titreyerek zaman zaman ağlayarak bir basın toplantısı yaptı. Bütün sonucun kara kutu denen pilotların konuşmalarını içeren CVR yani kokpit ses kayıt cihazı ile uçağın teknik durumunu gösteren FDR yani Flight Data Recorder’ın uzmanların-ca okunması ile çıkacağını söyledi. Soru alınmayan basın toplantısı kaza kırım için yetkili kuruluşların işine karışmamak olarak yorumlandı ki, bu doğru olandır.
RİSK ALINMASA FARKLI OLABİLİRDİ

Kule daha kararlı davransa, pilot verilere göre hızla pas geçme kararı alsa Pegasus böyle bir olayı yaşamazdı. Ama kararsızlık, havacılığın eğitimlerle de tam olarak çözülemeyen sorunu. O kadar güçlü arka rüzgar varken uçağı durdurulamayacak hale getiren hamleli rüzgarlarla baş edilemeyeceği çok bilinmesine rağmen taraflar biraz daha dikkatli, risk almadan sivil havacılığın geleneksel kurallarını uygulasalardı, bugün bir kenarda üçe bölünmüş, içinde hala çığlıklar yankılanan bir uçak olmayacaktı.
HÜRRİYET